Çarşamba, Mart 31, 2010

yaşamaya alşırtılar büyük üstad yaşar amca'dan...

sabahı karşılıyorum... geceleri neden daha huzurluyum bilmiyorum. daha bir keyifliyim. uyusam dinlensem yok, o hep yapılır değil mi? işte bende ki sık karşılaşılan cevaplardan biri sanırım. o hep yapılır meselesi...bunu diyerek yapıyorum çoğu zaman seçimlerimi. seçimlerim ve tercihlerim.
az önce hayatımın daimi misafirlerinden olan B geldi. her zaman ki gibi 12 den sonra dinlenmek için(: dostumun dinleneceği bir liman olabiliyorum hala... insan bazen kendine sığınak olamıyor ama başkalarına sığınak olabiliyor. herkes böyle değil biliyorum. sevgili genco'mun kafası 1 milyon, 1 bıçık saat konuştuk, şuan belki huzurlu bir uykuda ama kimi kandırıyorum ki... uyanana kadar huzur her zaman etkili değil. ben mi napıyorum bu saatte uyanmama 5 saat var(: uyumadan uyanma hesabı tutmanın dışında bir anlam bir mesaj kaygısı gütmeden kelimelerle oynamak istedim biraz. yanımda daimi yoldaşım kahvem, winston geceleri... anlattı genco, anlattı sonra benden özür diledi, seni ihmal ettim ama yalnız kalmak istedim diye. insan kendiyle kalmak için izin istememeli. bu dostunun sağladığı bir tolerans gibi olmamalı. bunu isteyen dost denen zat-ı şahıs bencil diye anılmalı toplumda parmakla gösterilip kınanmalı((: ben ne dedim peki... asıl güzel olan bu seni serbest bırakıyorum, sen yine beni seçip kendin geliyorsun, yanımda olmak senin tercihin oluyor benim değil. ne kadar klişe değil mi bu söz? beylik lafları sevmem, kullanırım o ayrı(: ama hakkını veren kelimelerin pek yok. bazen kullandıkça onlara benziycem sanıyorum. onlarda insan değil mi? belki aynı yolarda yürüdük, su içtik, beslendik(: ama sonuç aynı olmamalı. en çok bu ürküten. bi dakka ben en çok zamandan korkuyordum(: ama bu da yarışır sanırım. zamandan korkuyorum çünkü yüzümdeki çizgilerin nasıl olduğunu anlamadan aynada bir yabancıyla karşılaşmaktan korkuyorum. farkına varamıycam sanki nefes aldığımın. ama okadar şey yaşayıpta özümü kaybetmek işte buda tercihi bir sonuç değil. değişmek belki kabul edilebilir, içinde barınan başka şeyler var. ama öz, yok ona dokundurtmam.
bu gün devamlı bir şarkıyı dinledim. toplu taşıma araçlarında geçen süre benim için müzik dinleme zamanıdır. metropollerde yaşayan çoğu insan için öyledir zaten. ve sek sek oynar gibi semt değiştiriyorsan, bunun saçma olmadığını, kendinden barındıran bir şey arıyorsun, arıyorum. şarkı mı? ha tamam(: yaşar kurt- yaşamaya alıştırdılar... alışmak istemiyorum ben çoğumuz gibi, yapsamda bazı şeyleri. bunu hatırlamak sanki bir uyarıcı gibi. sevmesemde bugünümü arada zira bazen yaşadığım o günde kendime dair o kadar az şey yapıyorum ki, yapılanlar hep genel şeyler iş, yemek, gülmek, slm vermek vs vs... bunların arasında ben neredeyim unutuyorum. kendimi anımsadıkça, uyardıkça beklemeye alıyorum. bekliyorum çünkü topladığım enerjiyi, umudu doğru zaman olduğuna inandığımda öne sürmek için.bakalım yine korkum yani zaman bana yol göstercek demek ki...
bugün elimden düşmeyen kitabımda da herşeyin bir hipnoz olduğu yazıyordu. hipnoz, kabul edilebilir bir önermedir, demiş R. Bach... yorgunken eve gitmek kabul edilebilir önerme, üni.ye gitmek kabul edilir bir önerme... eyvallah, bir sözüm yok bunlara ama genel kabul edilebilir önermelerin yanına kaçımız özel önermeleri ekliyoruz? asıl soru bu sanırım...
neyse içinden geldi ve pamuk eller klavyeye dedim... bugün kendim için bir şey yapmış oldum (özel önerme), uyurum belki ha artık((:

unutmadan bahsettiğim şarkının sözlerinide eklemek isterim... ileride bakınca tam ne hissettiğimi anlamak için. bu yazı tamamen kendim için(: haliyle şarkı da bana geliyor, kimse üstüne alınmasın...

Ne zaman geldin ruhum ?
Görmedim seni.
Uçaktan atlarken unuttum galiba.
Özledim ruhumu...

Sarıl bana ruhum
Ne olur sar beni.
Çığlıklar geçti üstümüzden
Bulutlar geçti.
Ve o gençlik günlerimizde
Sen ve biz.
Seni öldün sandım ruhum,
Biliyor musun ?

Sensiz yaşamaya alıştırdılar galiba.
Özledim ruhumu...