hadi, kalk gidelim!
bol bol yürüyelim, bacaklarımız bizden bağımsızmış gibi ayak uydurmaya çalışa çalışa yürüyelim. hzılı olmasına gerek yok, yetişilcek bir yer de yok. şöyle gölgede bir yer bulunca oturmayalım, yığılalım. insan tabi nihayetinde yorulur. mesela bir kır kahvesinde soluklanalım önce meraklı gözler bizi süzer malum yabancılar hep dikkati çeker. aldırmayalım iki soda isteyelim sade, şansımıza belki limon atarlar içine birde! racona aykırı olsada çay yerine soda sıcakta iyi gider nede olsa. sonra birde tavla isteyelim malum yabancıyız okeye 4. olunmaz tak diye. piştiye hiç almazlar hele... oyunlar dostluk bağıdır müttefiğini iyi seçmeli insan. sonra belki bir amcayla söyleşiriz. derdin ne der belki. derdimiz yok hamdolsun demeli o zaman. yola düşüren merak, güneş batınca nereye kayboluyo meraklandık dert edindik bunu... bu gençlerinki iş değil der amca bey, nolucak bu yeni neslin hali? sahi nolucak bizim halimiz... öğlen güneşi kaybolunca bekleyinimiz varmış gibi ayaklanırız sonra. zengin kalkışı olmaz bizimki. bize müsade deriz belki bir kaç fotoğraf çekeriz, belki bana da yolla derler sonrasında, yollar mıyız?? mektubun alıcı kısmına 9.köyün yolun sonu kahvesi, göndereni 10. köyün yolcuları yazarız...
~~öyle özledimki bir esnaf lokantasında yol arasında bir çorba içmeyi, kır kahvesinde tavla oynamayı, çantama sığdırabilmeyi hayatı ve göremediklerimi dert edinmeyi, tanışamadıklarımı merak etmeyi...~~
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder