sabahı karşılıyorum... geceleri neden daha huzurluyum bilmiyorum. daha bir keyifliyim. uyusam dinlensem yok, o hep yapılır değil mi? işte bende ki sık karşılaşılan cevaplardan biri sanırım. o hep yapılır meselesi...bunu diyerek yapıyorum çoğu zaman seçimlerimi. seçimlerim ve tercihlerim.
az önce hayatımın daimi misafirlerinden olan B geldi. her zaman ki gibi 12 den sonra dinlenmek için(: dostumun dinleneceği bir liman olabiliyorum hala... insan bazen kendine sığınak olamıyor ama başkalarına sığınak olabiliyor. herkes böyle değil biliyorum. sevgili genco'mun kafası 1 milyon, 1 bıçık saat konuştuk, şuan belki huzurlu bir uykuda ama kimi kandırıyorum ki... uyanana kadar huzur her zaman etkili değil. ben mi napıyorum bu saatte uyanmama 5 saat var(: uyumadan uyanma hesabı tutmanın dışında bir anlam bir mesaj kaygısı gütmeden kelimelerle oynamak istedim biraz. yanımda daimi yoldaşım kahvem, winston geceleri... anlattı genco, anlattı sonra benden özür diledi, seni ihmal ettim ama yalnız kalmak istedim diye. insan kendiyle kalmak için izin istememeli. bu dostunun sağladığı bir tolerans gibi olmamalı. bunu isteyen dost denen zat-ı şahıs bencil diye anılmalı toplumda parmakla gösterilip kınanmalı((: ben ne dedim peki... asıl güzel olan bu seni serbest bırakıyorum, sen yine beni seçip kendin geliyorsun, yanımda olmak senin tercihin oluyor benim değil. ne kadar klişe değil mi bu söz? beylik lafları sevmem, kullanırım o ayrı(: ama hakkını veren kelimelerin pek yok. bazen kullandıkça onlara benziycem sanıyorum. onlarda insan değil mi? belki aynı yolarda yürüdük, su içtik, beslendik(: ama sonuç aynı olmamalı. en çok bu ürküten. bi dakka ben en çok zamandan korkuyordum(: ama bu da yarışır sanırım. zamandan korkuyorum çünkü yüzümdeki çizgilerin nasıl olduğunu anlamadan aynada bir yabancıyla karşılaşmaktan korkuyorum. farkına varamıycam sanki nefes aldığımın. ama okadar şey yaşayıpta özümü kaybetmek işte buda tercihi bir sonuç değil. değişmek belki kabul edilebilir, içinde barınan başka şeyler var. ama öz, yok ona dokundurtmam.
bu gün devamlı bir şarkıyı dinledim. toplu taşıma araçlarında geçen süre benim için müzik dinleme zamanıdır. metropollerde yaşayan çoğu insan için öyledir zaten. ve sek sek oynar gibi semt değiştiriyorsan, bunun saçma olmadığını, kendinden barındıran bir şey arıyorsun, arıyorum. şarkı mı? ha tamam(: yaşar kurt- yaşamaya alıştırdılar... alışmak istemiyorum ben çoğumuz gibi, yapsamda bazı şeyleri. bunu hatırlamak sanki bir uyarıcı gibi. sevmesemde bugünümü arada zira bazen yaşadığım o günde kendime dair o kadar az şey yapıyorum ki, yapılanlar hep genel şeyler iş, yemek, gülmek, slm vermek vs vs... bunların arasında ben neredeyim unutuyorum. kendimi anımsadıkça, uyardıkça beklemeye alıyorum. bekliyorum çünkü topladığım enerjiyi, umudu doğru zaman olduğuna inandığımda öne sürmek için.bakalım yine korkum yani zaman bana yol göstercek demek ki...
bugün elimden düşmeyen kitabımda da herşeyin bir hipnoz olduğu yazıyordu. hipnoz, kabul edilebilir bir önermedir, demiş R. Bach... yorgunken eve gitmek kabul edilebilir önerme, üni.ye gitmek kabul edilir bir önerme... eyvallah, bir sözüm yok bunlara ama genel kabul edilebilir önermelerin yanına kaçımız özel önermeleri ekliyoruz? asıl soru bu sanırım...
neyse içinden geldi ve pamuk eller klavyeye dedim... bugün kendim için bir şey yapmış oldum (özel önerme), uyurum belki ha artık((:
unutmadan bahsettiğim şarkının sözlerinide eklemek isterim... ileride bakınca tam ne hissettiğimi anlamak için. bu yazı tamamen kendim için(: haliyle şarkı da bana geliyor, kimse üstüne alınmasın...
Ne zaman geldin ruhum ?
Görmedim seni.
Uçaktan atlarken unuttum galiba.
Özledim ruhumu...
Sarıl bana ruhum
Ne olur sar beni.
Çığlıklar geçti üstümüzden
Bulutlar geçti.
Ve o gençlik günlerimizde
Sen ve biz.
Seni öldün sandım ruhum,
Biliyor musun ?
Sensiz yaşamaya alıştırdılar galiba.
Özledim ruhumu...
dünyayi değiştirmeye çalışıyorduk, şimdi dünyanın beni değiştirmemesine uğraşıyorum............???
Çarşamba, Mart 31, 2010
Pazar, Mart 21, 2010
...
bazen erteliyorum her şeyi... ama her şeyi. oturduğum yerden kalkmak istemiyorum. neden diye soruyorum kendime. hareket etmek bu kadar mı zor? sanki olduğum yer en güvenli yer, neden korkuyorum. ben hiç hareket etmezsem zamanda beni bekliycek mi? play tuşuna aynı anda mı basıcaz. adım atmaktan bile korkuyorum bazen. dışardan cesurum. ama korkularım beni cesur kılan. durup duruken cesur olan kaç kişi var ki?
bazen susuyorum. hiç konuşmak istemiyorum. öyle uzun süre ağzımı açmıyorum ki ilk kelimelerim basık, boğazıma yapışmış bir halde. karnımdan konuşuyorum insanlarla. en çok kendimle...
saatlerce aynı şarkıya takılmalar, basit bir cümlenin içinde sıkışmalar. tüm bunlar ne? biliyorum yalnız değilim vs vs ama neyi hallederki düşününce?
ve sonra her güne başlarken gibi evden çıkınca mutlaka bulutlara bakıyorum. gökyüzüne slm veriyorum, hızlı oynamaya geçmek istemiyorum. bi kaç günün ardından herşey daha bir farkedilir oluyor sanki kulaklarım tekrar duyuyor hayatın sesini. yere düşen bozuk para, konuşan insanlar duyuyorum hepsini o gün bir şey değişiyor mutlaka. sıkılmaktan sıkılmak mı yada umut etmenin tekrar kolaylaşması mı? belkide çaresizlik kabullenme... aslında tüm sebepleri yaşıyorum. ama devam ediyorum... uzun süre bir yerde kalamam biliyorum
*******
yoruldun ağırlığımı taşımaktan
ellerimden yoruldun
gözlerimden gölgemden
sözlerim yangınlardı
kuyulardı sözlerim
bir gün gelecek ansızın gelecek bir gün
ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
uzaklaşan ayak izlerimin
ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak.
N. H. Ran
bazen susuyorum. hiç konuşmak istemiyorum. öyle uzun süre ağzımı açmıyorum ki ilk kelimelerim basık, boğazıma yapışmış bir halde. karnımdan konuşuyorum insanlarla. en çok kendimle...
saatlerce aynı şarkıya takılmalar, basit bir cümlenin içinde sıkışmalar. tüm bunlar ne? biliyorum yalnız değilim vs vs ama neyi hallederki düşününce?
ve sonra her güne başlarken gibi evden çıkınca mutlaka bulutlara bakıyorum. gökyüzüne slm veriyorum, hızlı oynamaya geçmek istemiyorum. bi kaç günün ardından herşey daha bir farkedilir oluyor sanki kulaklarım tekrar duyuyor hayatın sesini. yere düşen bozuk para, konuşan insanlar duyuyorum hepsini o gün bir şey değişiyor mutlaka. sıkılmaktan sıkılmak mı yada umut etmenin tekrar kolaylaşması mı? belkide çaresizlik kabullenme... aslında tüm sebepleri yaşıyorum. ama devam ediyorum... uzun süre bir yerde kalamam biliyorum
*******
yoruldun ağırlığımı taşımaktan
ellerimden yoruldun
gözlerimden gölgemden
sözlerim yangınlardı
kuyulardı sözlerim
bir gün gelecek ansızın gelecek bir gün
ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
uzaklaşan ayak izlerimin
ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak.
N. H. Ran
Cuma, Mart 19, 2010
bir haftasonu hikayesi...
uykum var, yatağımı ve zuzuyu çok özledim): zuzu benim yastığım (vasıfsız bir şey ama önemli olan konu fonksiyonu) hayatımda çok yer kaplayınca bir şahsiyeti olmalı diye düşündüm(: mesai bitimine 1 saat kala yorgunum, beynim fonksiyonlarını yerine getirmekte direniyor üstüne ofiste yalnızım... uyusam mı ki? neyse az kaldı...
aşık bir dost, ayrılan bir arkadaş, üstüne uzun zamandır görmediğim kişilerle yaptığım kaçamak ve keyifli anlar vee kaçan bir konser&bowling var... iş stresi ve koşturmacayı saymıyorum bile,ne gerek var ki hep olan şeyler... bi kaç günü yok sayalım diyordum, düşünce bu haftayı mı yok saysak diyorum. iyi anlar benimle olumsuz olanlar geri dönüşüm kutusuna(:
gün bitimde tek isteğimse; eve giderken kimsenin üstüne düşmemek, kucağına oturmamak. sonra çok sevdiğim kitapçıma uğrayıp kendime bu haftanın bitimi için kitap hediye etmek ve zuzuyla olan randevuma geçikmemek(: çalar saat olmadan uyanıp, yatmadan önce uyurken dinliyceğim müzikle rahatlamak ve rüyamda baş ucumda sıcak bir kahve görmek(:sonrada bu haftanın kazanına verilen büyük ödül yani kitabımla saadetimi perçimlemek(: nasılsa gün doğana kadar otururum, arayaa birde film sıkıştırdık mı değmeyin keyfime(: en sevdiğim haftasonu etkinliği(: neyse saçmaladım ama uyumamaya çalışıyorum....
aşık bir dost, ayrılan bir arkadaş, üstüne uzun zamandır görmediğim kişilerle yaptığım kaçamak ve keyifli anlar vee kaçan bir konser&bowling var... iş stresi ve koşturmacayı saymıyorum bile,ne gerek var ki hep olan şeyler... bi kaç günü yok sayalım diyordum, düşünce bu haftayı mı yok saysak diyorum. iyi anlar benimle olumsuz olanlar geri dönüşüm kutusuna(:
gün bitimde tek isteğimse; eve giderken kimsenin üstüne düşmemek, kucağına oturmamak. sonra çok sevdiğim kitapçıma uğrayıp kendime bu haftanın bitimi için kitap hediye etmek ve zuzuyla olan randevuma geçikmemek(: çalar saat olmadan uyanıp, yatmadan önce uyurken dinliyceğim müzikle rahatlamak ve rüyamda baş ucumda sıcak bir kahve görmek(:sonrada bu haftanın kazanına verilen büyük ödül yani kitabımla saadetimi perçimlemek(: nasılsa gün doğana kadar otururum, arayaa birde film sıkıştırdık mı değmeyin keyfime(: en sevdiğim haftasonu etkinliği(: neyse saçmaladım ama uyumamaya çalışıyorum....
Çarşamba, Mart 17, 2010
genco'ya..

B ye ithaf edilmiştir(:
ne kadar zaman oldu tanışalı, 1 yılı yeni geçtik değil mi?
atışmayla başlayan bir sohbet... ve sen her seferinde az az daha derine yerleştin hayatımda. önce sevimli hoş sohbettin şimdi hayallerimi paylaştığım adam. yalnış anlaşılmasın dost kelimesini hak edenlendir kendisi ve evet biliyorum erkek ve kadın, ateş ve barut misali... ama biz geçtik bunları değil mi? okuduğunu biliyorum ve isteğin üstüne yazıyorum ama içimden gelerek...
ne yazıkki şuan ki halinde kelimelerim var sadece elimde bunların yardımı olur mu? olmaz biliyorum. hangi kelime yok eder çektiğin sıkıntıları... helede beklediğin kelimeler benden değilse. ben yaparsam benim, sen yaparsan senin olur diye bir laf var. benim demem değil senin keşfetmen gerekenler var. belki bu duruma en uygunu budur. bu düşüncelerinden emin ol, beklediğin kişiden gelecek kelimeler de kurtaramayacak. çünkü şuan, ilerde anımsayacakların. olumsuz mu konuşuyorum? ama biz hep dürüstlüğümüze güvendik değil mi senle?
bazen anlamsız gözüken ya da değersiz görünen konuların kişilerin büyük patlamalar yarattığını yaşadım. insarlar böyle oluşuyor değil mi? birikimle. ne kadar sürerse sürsün , sonuç ne olursa olsun elinde gözle gözükmeyen ve kimsenin sana veremeyeceği bir şeye sahip olucaksın.( kelime oyunu rahatça yapabilirm, hassas olunca inceldin daha bir anlar oldun(: ) sahip olucağın yeni sen(: ve ben tüm bunların yanında senle olucağma söz verebiliyorum sadece gerçekleri yani düşüncelerimi söyleyerek.
biliyorum uzaklaşmak istiyorsun ve yaparsında. bir süre konuşmayız belki aramam sen istemedikçe vazgeçmek için değil sana hakkın olanı vermek için, özgürlüğün için. iç sesin daha iyi duyulur ağırlaşır belki her şey. ama ben döndüğünde seni özlemiş olucam sadece ve yokken iyi olmanı istiycem. iyi olmak herneyse işte... çektiğin acıyı tam hissedesemde senin gibi, yardımım olmasada ve kızasamada ne sana ne olaya ne kişilere(inan kızmayı çok isterdim, suçlamak çok işe yarıyor acaip stres atıyorsun(: ) burdayım. lanet olsun benden somut şeyler isteyin(: söz veriyorum bu haftasonu yapıcam gitar yastığını yapmazsam rezil et beni burda(: soyutluk çok zorluyor beni. hele karşımdaki senin gibi değer verdiğim biri olunca...
iyi olmazsanda genco(: aynen devam ederiz yeni denemelere kadar, başarana dek.hem london a ne kaldı değil mi?
not: resim tanıdık geldi mi ? bizim araba(:
Salı, Mart 16, 2010

merhaba...
yıllar sonra yaşa ve görün yanına tekrar kelimeleri ekleyebilmek hoş bir gelişim sanırım. yazarken yani eskiden, hayallerimi kırgınlıklarımı yazardım. bir biriyle tezat mı bu konular... evet. ama ortak noktaları hislerin yoğunluğusanırım. bir şekilde içine sığmayıp dışına atabilmek... peki neden şimdi tekrar tasvirlere döndüm? ne var bu kadar beni etkileyen, hayaller mi kırgınlıklar mı? hiç biri aslında. tam olarak ne bilmiyorum. zamanla keşfedicez değil mi? bazı cevaplar öyle kolay bulunmuyor, yıllarca önümde duranlar sadece baktığım göremediğim için bulanamıyor...
huzurluyum bir şekilde. sebebini bilmiyorum. ne çok şey bilmiyorum(:
ama bildiklerimden çok bilmediklerimi paylaşmalıyım belkide. öğrenmek için. tabi bildiklerimi arada masaya yatırıp test etmeliyim. örümcek bağlamamalı, gün ışığına çıkıp yenilenmeli... hep bunu yaşıyorum, okuyan olduğunda sormalıyım zira meraktayım. bana hiç bir şey kesin doğru gelmiyor, sizede oluyor mu? mesela bir şey soruyorlar böyle midir? verdiğim cevabı düşününce aksine de inanabiliyorum. konsantre hayatlar,cevaplar çıkmıyor karşımıza sanırım. bu yüzden uzak duruyorum aslında çoğu şeyden. sorulara ben diye örnekleyerek cevap veriyorum. bu kendini anlatma çabası mıdır? ilk zamanlar ben öyle düşündüm ama kıyas yaparak olayı özümsediğimi farkettim. anlatarak yalnız değilsin dediğmi... ne çok korkulur yalnızlıktan, oysa hep yalnızsındır. kimle olursan ol... bir tv progmanında izlemiştim çok zaman önce. yaş gruplarına göre soruyorlar çocuklara. soru şu: bir adam var eşi hasta ve parası yok. eczaneden ilaç çalıyor. haklı mı? yaşı küçük olanlar hemen hayır, hırsızlık kötüdür haksız dediler. çünkü çalmak kötüydü. yaş grubu biraz ilerleyince adamı anlıyorum ama çalmamalıydı, başka yol denemliydi dediler ve son olarak yetişkin sayılabilecek gençler bende yapardım dediler. bu örneği çok severim. çünkü kendini keşfettikçe insan kötünün daha doğrusu yasakların ardını görüyor. iyi miyim değil miyim diye düşünmüyor. iyilerin saf hatta salak yerine konduğu, kötülerin kötü olmakla öğünüp kendilerini akıllı(!) şeytana benzettikleri bu zamanda ben sanırım her ikisiyim ve eğer o test tutarlıysa sanırım az da olsa böyümüşüm(: yuppi!!!
her neyse farketceğiniz üzere gevezeyim, üstüne ayrıntı hatta birde hafıza kuvvetli olunca... kelimeler uzun bir seyahete çıkıyor. yapılan her yolculuktan ben keyif alıyorum, hatta hayatımda bir dönem kendimi en çok otobüste ki koltuğa ait hissederdim. ailemden uzaktaydım. hala öyleyim ya neyse. evim yoktu. aidiyet ne demekmiş ozaman anlamıştım. ve otobüste yapılan o yolculuk... bilmem kaç numaralı koltuk bana ait olan en önemli şeydi. neden mi? bedelini ödemiştim ilk olarak. hemde öncesinden. sonra yerim belliydi kimse benim orası demezdi. ve son olarak kaç saat olursa olsun otobüsten indiğimde bir yere varırdım. hemde somut olarak. öyle çabalayıp başardım mı? ya da başardığmı düşündüğüm anda kayıp yaşayıp aslında aynı yere geldiğimi veya aynı noktada kalıp aslında hiç hareket edemediğimi görmezdim. bu yüzden yolculuk önemlidir benim için.
şimdilik bu kadar... bakalım günlüğe mi dönücem(: günlüğümün adı eşşekti. sebebine bir ara değinirim(: hala duruyor ama yazmıyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)