Cumartesi, Mayıs 29, 2010

geçmişe yönelik analiz...

            ben karar verdim liseye dönmek istiyorum. evet, evet lise iyi.. neden derseniz lisede ki şeklimin pek bir hali vakti yerindeymiş. ekmek elden su gölden, ütü, yemek, çamaşır vs derdi yok. fatura mı bana ne? babam ödesin. hayat ufak entrikalarla dönüyor. başına gelebilcek en kötü şey nedir ki lisede... dost kazığı mı, aşk cefası mı, öss(şuara adı herneyse o sınavın) kaygısı mı? zamane gençleri ,ki artık 5 yılda bir jenerasyon  atlıyor, bu tip kaygılar içinde... ülke sorunlarından en haberdarı çoğunlukla yanlı düşüncelerde ya da karşındakini dinleyemiycek kadar deli-kanlı... eh ezberci sistemin formülcü çocuklarıyız biz. özeli genele indirgeriz. yani gençlere fatura kesmenin çokta alemi yok. emo tikky, o da insan değil mi? özene bezene kendi yolunu buluyorsun, yada hayatın labirentinde kayboluyorsun...
        lisede ne güzeldi. ders çalışıyorum deyip sıyrılıyordın her şeyden. ailenle istediğin kadar çatış kimse seni aç bırakmaz, ya da yine giyceklerin ütülüdür. bunada alternatif üretir gençler gerçi, ben kendi ütümü yaparım vs vs gibi. burdan o gence derdin ne diyorum? ilerde olucak zaten, şimdiden ne gerek var demeyi borç biliyorum. sonra tadından yenmez platonik aşk sohbetleri istiyorum mesela. ilk adım görsel olarak birini seçersin, ikinci adım hayali bir karakter yazarsın. dikkat ediniz genellikle tarif ederken esmer vs değil bilmem ne aktöre falan benzetilir arada bir de... sonrası dağ dağa küsmüş dağın haberi yok! ya da yaşı büyüklere sarılır, kendi akranların pek bir küçüktür. şu anda 18inde birine asılsam hoş olmaz tabi, benim için o dönem kapandı yani(: ama bayanlara yinede torpil geçiyorum bu konuda kadınlar daha bir erken olgunlaşıyor canım... o zamanlar mesela benim İ ve R vardı. R akranımdı. yıllar sonra gördüm tanımadım iyi mi? sorsam çok severdim o zamanlar. hey gidi hey... İ ise hocamın kardeşi, benden büyük. eh gördünüz mü büyük yaş konusunda tecrübe konuşuyor(: ama İ de ne oldu diye düşünmedim. acep bulup yıllar sonra açılsam mı(: aman neyse şimdi o günlere dönünce hatırladığım birini bugüne musallat etmenin ne gereği var ki...
      başka başka ha evet! tarif sırasında ki beyanlar süperdir söyle yakışıklı, ingiliz beyfendisi, italyan asıllı... ya çok biliyorsun italyanları, ingilizleri... hani bir türk dünyaya bedeldi ha? birde pek o dönemlerde rastlanmazda hali vakti yerinde, olgun vs vs derler. hali vakti yerinde diye düşünenlere çocuklara daha çıkmıyorsun milli piyango gibi bakmanın ne alemi var; olgunsa da yaf gençsin yap hataları duy heyecanı korkma, yüce mevlam ömür verirse sana olgunluğuda erceksin cevaplarını iletiyorum... ha aile meselesi var bir de mesela. oldu ki ailende ciddi sorunlar ki bu durum en yoran şeydir aslında o yaşlarda zaten dert etmeye herşeyi kendine meyillisindir. bir de hakiki sebeplerin varsa... dünya beni anlamıyorsun nidaları göklere ulaşır, lakin duyan olmaz. olabilir tabi, hayat bu herkeze güzel kartlar dağıtmıyor. lakin bu senin ömrün boyunca bu mazerete sığınma hakkını da vermiyor, bunu unutmamlı...  farz-ı misal kızın biriyle üniversitedeyken yaptığım bir sohbette. kıza x diyelim. bak bu da liseden kalma bilinmeyene x,y,z demek. ay duygulandım. neyse konuya döndük. örnekteydik...
X: bende resimle ilgileniyorum lakin annemler derslerime yoğunlaşmam gerektiğini söyleyip -hala- izin vermiyor
Ben: yaşın kaç hatun ?
X: 20
Ben: eh kendi kararını versen artık yetişkinsin. yüce devletimiz bile sana başına kim gelsin diye fikrini soruyor. böyle önemli konuda konuşuyorsan kendin için konuşmak zor olmasa her hal
X:  para
  -  eh burda haklı şimdi. sevgili ülkemde askeri ücretle üni. mezunu vs vs iken yaşamak minimalist bir hayatı öngörürken.  sevgili X baba bankın sporsorluğunu sürerken birde. sen tut çalış vs diycen. gereksiz... hala 5083 sayılı yasamızın her yerde en çok uygulanan yasa olduğunu düşünürsek konuyu uzatmanın alemi yok dedim. ama sanmayın ki bu konuya da cevap vermedim.
Ben: ailene sevgilin olsun başka şey olsun zilyon tane yalan söylemişsindir bunun içinde bir yalan bulsan nolur (bknz: yalana teşvik! ) 
X: ....
        X artık susma hakkını kullanmaya başlamıştı. sanırım kendi dünyasında hülyalara daldı. muhtemel düşüncelerinden biri ben yapamam VS gibi olamam o farklı gibi beyanlarla zannımca kendini telkin etmiştir. bunada kızamıyorum. yıllarca komşumuzun örnek evlatları ile yarıştırılan bir gençleriz ne de olsa. şahsım olarak ben o örnek evlatla hala tanışamadım, bir tanışsam ona örnekliycek çok şey bulucağımdan %1000 eminim! her kim farklı geliyorsa onunda bir adem ile havva çocuğu olduğunu X'in içe kapanması nedeniyle söyleyemedim. ne yazıkki empati telepati yapsamda zihin okuyamıyorum. çokta aramıyorum, kendi aklımı çözeyim yeter. beni bilenden çok -sosyal alanlarda- haddini bilene ihtiyaç var. 
    özetle benim lisenin dertsiz tasasız olduğuna dair laflarıma kanmıyorsanız, bu konuda illa önemli söz arıyorsanız hemen size sevgili büyüğümüz NİETSZCH^'nin ^^hayat sana ekşi limonlar sunarsa sende tekila ve tuz iste..^^ sözünü anımsatır, uzayan örneğimizi daha fazla sıkmadan sonlandırırım.
           eh madem küçülmek istiyorsun, ilkokula falan dön baride okula vb giderken yol kaygısından kurtul sınav derdin olmasın vs de denebilir. lakin sizi bilmem ama ben hayatımın ilk 15 yılını hayal meyal anımsıyorum. hafızam iyidir de buarada, birbirine benzeyen günlerde pek anımsancak bir şey yok yani... hem öss vs derken hayal kurmak daha da kolay. bir kere elinde rest var. aileye genelde bir tartışma sırasında gidecem ulen ben dersin. bu son söz ki ayağını denk al bir daha yüzümü zor görürsün demeye gelir.  zamanında bende söyledim, demek güzel oluyor. 
        yani -özetle, en sonunda,nihayetinde- lise iyi bence geriye dönüp yaşamak için tüm bu sebeplerden. ey liseli zamanın kıymeti bil desem. bana okkalı bir küfür dersin muhtemelen. bunlardan sonrada büyüğüne saygı duy len! sen portakalda vitaminken ben vardım bu dünya da deyip kaçmak olmaz sanırım...

velhasılıkelam;

ne demişler sevgili büyük büyük düşünürler...

Gençler düşünebilse, yaşlılar yapabilse...


not: büyük düşünürler iyi ki varsınız(: siz olmasanız atıf yapmak olsun, konuyu bağlamak olsun ne zor olacaktı kim bilir... toprağınız bol olsun, nur içinde yatın...

Çarşamba, Mayıs 26, 2010

söylemiştim! ne gıcık bir cümle değil mi?

         Yüzümde pis bir gülümseme var... Ben demiştim değil mi? burda da dedim... dünya yıkılsa arada umrumda olmuyor diye. Evet, evet dedim... Hadi bakalım, bir kaç çatırdı duyduk, hayrolsun(:
 Eh ne de olsa tarih değil, hatalar tekerrürden ibarettir. Yer gök şıçtın mavisi...

Ha bu arada 2 gündür hem sabah hem akşam olmak üzere devamlı miyavlayan sevgili zat, derdin neyse anlıycağmız dilden konuşsanda külahları değişmesek. devamlı olarak attığın o içten nidalar bir hayli rahatsız etmekte beni. sus artık... yoksa üşenmiycem inivericem aşağıya...

Perşembe, Mayıs 20, 2010

   bu ara rüyalara sardım yine... faili meçhul cinayetler gibi etkenlerini, nerden geldiğini anlamadığım rüyalar geceme ortak oluyor. ve her sabah uyandığımda bu da nerden çıktı diyorum. kabus değil hiç biri, kasvetli de değil. geçmişten görüntüler çoğunluğu. önemsiz hatırlamamı gerektircek bir değeri olmayan sıradan günleri görüyorum. oysa epeydir rüya görmüyordum. Güne dair, yakın zaman içerikli rüyalar olsa tamam ama nerden çıkıyor bu tozlandığını bile unuttuğum hatıralar? ben onları kayboldu biliyordum saklandıklarını değil... hayır derdin ne kabus değil bir şey değil demeyin. aksakallı dede nin mühim mesajlarını ya da acaip anlamlı şeyler beklemiyorum. uykumda rahat edem yani bari değil mi?bu kadar gerçekçi olunca uyandığımda bir afallıyorum. nerdeyim vs vs soruları dönüyor aklımda. eh zaten uyanmakta güçlük çeken, kimi kandırıyorum uyanmamaya çalışan biriyim haliyle sabah sabah geçmiş zamandan bu zamana dönmek hoş şey değil, arada yıllar oluyor yaf...
   her neyse hayrolsun demeli...

NOT: hayra yorulur diye bir site olsa acaip yorumlara yapsa ne para kırılır ha? insan oğlu genelde inanmaya meyilli zaten... 

Pazartesi, Mayıs 17, 2010

Düş ~~

uzun süre sonra seni ilk kez rüyamda gördüm. daha önce hiç görmemiştim. önce hatırlamadım rüyamı...  içim bir garipti ; buruk, mutsuz değildim. sonra hatırladım yavaş yavaş... konuşmayalı ne kadar oldu, seni görmeyeli... bilmiyorum. bilirsin çoğu yerde iyi olan hafızam, özel günleri kaydetmez(:  sonra Beşiktaş'a ne kadar az gittiğimi farkettim. banklara hiç oturmadığımı... sebebi fonda anılar anılar diye ve dolu gözlerle etrafa bakmak istememem değildi. gerçi bana ithaf ettiğin şarkıda anılar değildi... denk gelmedi demeli. gitsem vakit olursa aksine yad ederdim, hoş günlerdi. seni bilemem(:  
           sanırım herşey başlarken dediğimiz gibi oldu. bundan sonra bir şeye başlarken ne diyceğime dikkat edicem, arada tutuyor. neyse , kısa film gibi demiştik bu gece olanlar, acemi bir senaryo spontane olaylar... kısa filmin oyuncuları olduk. hayatamın en komik ililşki başlangıcıydı, biterkende öyleydi(: acısızdı. birini iyi tanımanın her zaman avantajı vardır ne de olsa,
sözlerimin sana ulaşacağını bilmek huzurluydu. sonra kızsamda sanırım en çok patavatsız oluşunu severdim. küt diye söylemeni. bana bela okumanı hatırladıkça hala gülüyorum(:  yalın ve nettin. ve net olman çok hoşuma gidiyordu benim. insan karşısındakine bela okuyacak kadar net olabilmesi tuhaf bir yakınlık... herkese tavsiye etmem. ve ayrılırken söylediklerini uzun süre sonra anlayabildim. ilk zaman çok üstünde durmadım itiraf ediyorum. ayrılma meselesi hep sıkıntı verir bana... zordur söylemesi ince bir ayar gerektirir. hem taş kalpli olmamalı hemde nazik olucam deyip çok bağ kurmamak gerekir. özetle yaşadık güzeldi, tadında kalsın demek hoştur. ama kaba kaçabilir açıkça söylenmemeli... yani aradan zaman geçip düşününce söylediklerine hak verdim. ama hepsine değil(: duygulanırken bile mantıklıyım galiba. belki duygularım mantığım oldu... bu kötü mü demek isterdim şimdi sorabilsem sana...
      kayıptan sonra ne farkeder ki kimin ayrıldığı? nasıl bittiği belki nedeni önem taşır sadece geriye bakınca. belki geç kalmıştık yaşanması için o kadar tanışıklığın ardından, belki erkendi daha geçirilmesi gereken günler vardı. her ne olursa olsun bana yaşaması bir şey öğretti. şuan düşünüp hatırladığım tek şey bu aslında. bu yüzden de rüya etkiledi sanırım beni. nasıl anlatmalı bilemiyorum. ama sanki bir gün önce çok eğlenirsin, yorulursun gülersin vs vs sonra o yorgunlukla süper bir uyku çekersin. sabah uyandığında huzurlu ve keyiflisindir. sanırım ben böyle hissettim. gün boyu içimde bu his olunca yazmak istedim o yüzden(:  
                    belki en çok sevdiğim değildin, ama özeldi. belkide bu yüzden sana kızıyorum. yaşadığımın bir düş olmasını, bana kalmasını isterken karşılaşmak yabancı bir ağızda hoşuma gitmiyor. her ne kadar o yabancı ağızlar bizim yakınlarımız olsada... düş gerçek oluyor başkalarından duyunca. sanki büyüsü bozuluyor. zaten ne gerek var ki anlatmaya tam anlamıyorum. sen de anlamazdın bu halimi. yaşanan güzelse sözlere tarife pek gerek duyulmuyor benim için sanırım. en azından ben öyle bakıyorum.
                     en sevdiğin şehirde, düşlerini bıraktığın yerdeyim hala. bıraktığın bir düşün değilim belki. öyle olmakta istemem zaten. kimsenin hayatından çıktıktan sonra yarım kalan biri olmak istemem. bugüne geçemeyen dünde kalsın derim hep kendim için, başkaları içinde ben öyle olmalıyım. ama ben biten ilişkileri geyiklerimle sitcom a döndürürken, sen bu şehirde bir düş, hikaye oldun benim için. bak ne güzel((:
                şimdi konuşçak bir şey olur mu desem yok olmaz, olmasın. kalsın böyle. konuşcak bir şey kesin bulurduk ve yine eğlenebilirdik ama geçmişi yad etmenin anlamı yok(: verdiğim defter var mı? verirken dediğim gibi karalıyormusun arada? kaybettin değil mi?? biliyordum((: bunlar cevabını aramadığım sorular aslında. kısa hikayede yazan sonun ardında kalanlar... biliyorum, o deftere yazdığım gibi olmıycak hiç birşey...pergel olamayız biz. Asaf'ın sözlerinden en uygunu mum alevi ile oynayan kedinin öyküsüdür sanırım bize. ama sığınmak güzel bir hayale bazen, bana kızma ama hayalin daha güzel. gerçekte gördüğüm bir düş olmanı istedim. ama seni tanıdıysam kızmazdın söylesemde sana bunu. insanları gördükçe derdik ya hani ellerindeki zamanı melankoliyle tüketiyorlar diye. seni anıcak olursamda -unutcağmı ikimizde biliyorduk(: - böyle anmamı isterdin sanırım...  emşnim ki ansan sende böyle anarsın beni. inan ki rüyayı tetikleyen bir şey olmadı(: böylece duymıycağın bir teşekkürü yolladım sana.
          teşekkür ederim dostum, hayatımdan çıkarken bana güzel düşler bıraktığın için... sevgilimden çok dostumdun zira... sana ne bıraktım, ya da bir şey bırakabildim mi bilinmez ama ben uzun zaman sonra ilk kez özledim seni. ben özlenmiycek adam mıyım deyişini bile...

Pazar, Mayıs 16, 2010

^^Gidiyorsun... Yavaş yavaş yürüyorsun... İçinde birşeyler var. Merak etme bahsetmeyeceğim... Bir elinde birktirdiklerin, diğer elin atsın diye...



Bu sefer dönme vakti! Ya ceplerine doldurdun ya da bir yerlere sakladın geçmişini... Geliyorsun... "Hoş geldin" diyor içinden bir ses... Diğeri daha ne yaptığının farkında değil !  ^^

     başkalarını bilmem ama ben yorgun olduğumda şöyle az biraz keyiflenmek istediğimde bir şarap eşliğinde üstadları anarım. ne melankoliğim ne neden burdayım derdindeyim. vefalı bir insanım sadece. şarap eşliğinde asaf ın mısraları ya da içtiğinden iki misli tesir eden can yücel. her biri sıkı adamlarmış vesselam, ruhları şad olsun(: yukardaki mısralarda öyle bir geceden kalan son sözler...
    

Cuma, Mayıs 14, 2010

içe eğilim, dışa bükülüm; özetle saçmalıyorum aldırmayın... kalıcı hasar vermiyor

             içimde bir sıkıntı var... nedenini biliyorum. yaklaşan zaman... evet, korkuyorum. sıkıldım artık çünkü ha gayret edesim yok. hep böyle oluyor ya zaten. azmedecek olsam korkmam, ama biliyorum o hissi, gözüm kararıyor aman deyiveriyorum. bu kez yapmak istemiyorum bunu. her geçen sene daha da zorlaşıyor çünkü. zorlanmaktan hoşlanırım, ama bu gerçekten fazla... bir yerde biri var sanki tüm insanlık için, bir kere tökezleyince insanoğlu hemen bakalım bunu yaşarsa ne yapacak diye istatistik tutan biri, bazen arkama sağıma soluma bakıyorum yakalasam fena benzetcem çünkü o istatikçiyi. ama o kişi yok, bu durum sadece herşeyin olumsuzunu daha bir farketmemden ya da görmezden gelemememden sanırım. bunları bilen zat olarak ben sanmayın ki yine aman çekmem... böyleyim işte istemeyince cukk olmuyor, kendimi huysuz katırlar gibi hissediyorum. gülmeyin ama öyle...

       derin bir nefes alıp başlıycaz bakalım. son tango olsa bari, adak falan mı adasam napsam(: son tango olasın emi (!)(!)(!)

         ha bir de iki cümle kursam çenemin yorulması var son bir kaç gündür. konuşmak istemiyorum kimseyle... son bir kaç zamandır olanlar beni, soru sormıycak sadece seyretcek şeylere yöneltti. evet dönem dost değil arkadaş zamanı benim için. beni anlıycak birini istemiyorum. korktuğumu anlayınca sarılcak ya da öyle bir bakacak ki içimdeki duvarları aşacak ve ben kendimi çıplak hissedicem. sonra ya ağlarım ya saçmalarım konudan uzaklaşayım diye. misal H den uzak olmalı ilk olarak(:  
 ~ H ye açıklama ~
senleyken kendimden kaçamam. gardım yok uzak tutmaya meseleden kendimi. sormıycaksın biliyorum, konuşmak istemeyince. ama sen değil miydin güldüğümde neden gülüyorsun deyip soran, verdiğim cevaba da yok sen buna bu kadar içten gülmezsin deyip tutturan. evet hacım haklıydın dediğime gülmüyordum durup dururken. gerçekten neye güldüğümü hatırlıyorum hala, ama sana verdiğim cevabı hatırlamıyorum(: güldüğüm şey seni kızdıracaktı, çünkü bana düşünmemi yasaklayamasan da konuşmamı yasakladığın bir şeydi. ya da yalnız kalmak için odama kaçınca yanıma gelip konuşmadan sadece bana bakan yine sendin. konuşsan git diycem. varlığına ses etmiyorum diye saatlerce bekledin ağzını açmadan hem de, ne inatsın ha!!! üstelesem trip atarsın, biliyorsun dayamadığımı. hedefe kilitlenmeye gör, sende ki iz sürümü amerikan uçaklarında yok valla... o gece benim çok etkilenince rüya gördüğümü bildiğin için sabaha kadar oturmuştun. dayanamayıp yatmaya giderken artık rüya görmezsin de mi diye sormuştun birde((: küçücük odam duman altıydı sayemizde(: güzel günlerdi. hala sık sık anıyorum. bahsetmediğim kadar hemde. cahil cesareti güzeldi be... bilgi lanetli...
     bunları anımsamak bile çok güzel itiraf ediyorum. farklıydık senle. ama hep destektin bir şekilde. son 7 yılda seni en az gördüğüm seneyi yaşadım ama yine vardın. beni azarlamak için çağırmanla olsun, yeni yeni takıldığın sanal alemde tacizlerin olsun, hep vardın. hep de ol zaten!!! ama büyüdüm artık ya. ne olur burnunu sokmasan arada nefessiz kalınca(: kızma. zaten okumayacan haberin yok kendimi böyle ifade ettiğimden. ama olur dek gelirsen bir gün, bil ki sana minnettarım. konu buralara geldi ama aklıma her geldiğinde sana teşekkür ederim biliyorsun. bana inanmayı öğrettiğin için... sadece bende arada birilerini korkutuyorum senin bana yaptığın gibi. sen korkup dostluktan anladığın yanında olmak her koşulda olduğu için inadına yaklaşırken, ben çekiliyorum nefes alma alanı tanıyorum karşımdakine... sanırım bunuda sende pekiştirdim. çocukluğumdan beri üstüme gelinmesinden haz etmem. iyi niyetli de olsa parlardım. ihtiyacım olan oydu ve ben bunu ihtiyacı keşfedince çevreme bunu vermeye özen gösterdim. her neyse konu bak nerelere geldi şok şok şok... H'ye itiraflar. ama iyi oldu başlarken içimden bile hoff çekerken şimdi yüzümde tebessüm dolanıyor(:
birini düşünürken gülümsemek güzel, birine bunları yapabilmek daha bir güzel((: beni dize getiren belkide tek insansın. acıtsa da direk söyliyecek kadar hem dürüst hem beni tanıyorsun. bahanelere gelemiyorum...

her neyse...

ey arkadaş!!!
özetle hadi gel kopalım, takılalım, gel bak yeni bir yer keşfettim kahve içelim diyorsanız anında gelirim(: bu durum kısa bir zaman daha sürer, sonra cuk gelmem çünkü yanık kokusu alıcam. aman desem de bir ihtimal, içimde huzursuzluk olucak ve ne yapsam kıpırdancam uykusu gelip eve gitmek isteyen huysuz çocuklar gibi...  
etrafı duman kokusu sarmadan çağrılara açığım, sonra sis sarcak göz gözü görmeycek...
her neyse 2(: yarın kendime gelirim, biraz rüzgar biraz deniz sabah yürüşüyle iyi gelir...

dumansız hava sahaları dilerim... ne demiştik silence is golden,
                                                                         my body is temple,
                                                                         canı cehenneme...parololarla uğraşamıycam.

Çarşamba, Mayıs 12, 2010

gemilerde talim var...


                   geçmişte devamlı hareket halinde olduğum için sabit duran yavaş hareket edenlerle konuşamazdım. tercihi değil, denk gelmiyorduk. bir parkta koşmaya çıktığınızı hayal edin, belli bir tempoda ilerlerken önünüzden koşup geçen yada sizle yakın koşan mı dikkatinizi çeker yoksa arkada kalan, bir bankta oturan insan mı?
ömüze bakıyoruz ne yaşarsak.

                ben artık yürüyorum. ve oturan insanlarında farkına varıyorum ve yavaş yürüyenlerin. bazen her koşan benden hızlı geliyor. koşanlar benden ilerde gibi... oturanlar ise merak uyandırıyor neden yarış dışı kaldı ya da naden havlu attı, neyi seyre daldı, neyi bekliyor, durduğu yer çok mu güzel? yani oturanları daha çok merak ediyorum. bu nedenlede geçen sene farkettiğim üzere sade olanla basit olanı karıştıyorum. koşmayı bildiğim için hareket edenleri anlamam daha kolay. hareketlerinden daha rahat anlıyorum. ama oturanlar... onun basit yada sade olduğunu bilmiyorum. küçük mü kalmak istiyor? büyümemek çok şey kapsamamak kendi seçimi mi? ya da büyüyebilceğinin farkında mı değil? belkide e şıkkı cevap; öyle bir yapısı yok, sadece çok naif.

         bazı gemilerin kaptanları bir liman arıyor. buldukları limana sığınıyor ve o çok meşhur lafın üzerine gemi batarken en son kaptan terk ediyor gemisini. hepimiz kendi hayatımızın kaptanıyız. kimimiz ilk limana demirliyor, kimi okyanusta kayboluyor, kimi demir almayı unutuyor olduğu yerde hareket ettiğine inanıp, karaya değil denize bakıp hayale dalıyor, kimi kaptan kaptan olduğundan habersiz kendini ko-pilot sanıp beyaz elbiseli kaptanını bekliyor gemisinde... benim gemim seyahat gemisi sanırım. ya karaya oturcam bir gün ya kurtarılamayacak kadar eskiycem, sahipsiz bir gemi olucam. bir liman özlemi çekiyor muyum? evet zaman zaman. konaklamayı isterdim.ancak keşfedilecek sahilleri düşünürken kendimi demir almış buluyorum. sanırım dünya turumu tamamlamalıyım ha?

ne demişler büyük büyük düşünürler her seçiş, bir kaybediş... seçtiğimden memnunum, elimde başka seçenek olmadığından değil. gitmek daha zor benim için, kalmaktan. kaldığında en kötü şartlarda iken bile ertesi gün ne yaşıycağnı biliyorsun. oysa giderken ihtimaller denizine yelken açıyorsun, yeni denizler okyanuslar keşfediyorsun... biliyorum biliyorum serseri ruhluyum vs vs... bir yanım arsız bir hırsız hayata karşı bana verdikleriyle yetinmeden yeni fırsatlar derdin de, diğer yanım sokak çalgısı olan bir çingene gibi başına buyruk, bir yanım ise salon leydisi gibi burnu havada alıştığı tatları kokuları arıyor... eh kolay bir karışım sayılmaz, beni anlayanı daha bir seviyorum bu nedenle ((:

finding neverland...

dün yazıyorum, diyorum ki kapatmalı bazı meseleleri, yolda devam etmeli bugün bir yıldız kayıyor sahneden işe bak... hayat kara mizah, kim ne derse desin tesadüf mü yok inanmam. herşeyin tesadüfü mü olur kardeşim(!) bir yıldız daha kaydı hayatımın sahnesinden, ışığı uzaktı görebiliyordum ama yolumuzu aydınlatamıyorduk. evet, kaybetmek ne yazıldığı gibi ne söylendiği gibi kolay ve ne de bütün. az az silincek duvardan, bir kare resimden, bir cümleden...  canım yanmadı, gelişini seziyordum. cümleye başlarken ha dedim tuttu. istediğim ihtimal bu değildi... sözlerim ağır gelicekti, sustum. ama onun istediği oymuş. hayırlı uğurlu ola. ona seçtiğin yolu biliyor musun dedim. biliyorum dedi. bende bilmekle yaşamak arasındaki farkı yaşarken mutlu ol dedim...

küçük kahramanları vardı onun, şirinler gibi, o varlığına inanırdı. bir yerde bir gün onlarla konuşcağını düşünürdü. en sevdiği film amelie idi.
ben sevimli bulurdum şirinleri ama varlar mı diye düşünmek aklıma bile gelmedi. benimse onu düşünce aklıma finding neverland geldi. sevdiklerim arasında olsa da o film, en sevdiklerimde saysam aklıma  gelmez.

özetle farklıydık, ama mavi ile kırmızı karıştırınca mor olur ya hani; biz karışamadık ve ben kırmızıydım...

Salı, Mayıs 11, 2010

Silence Is Golden

                şu ara en hissederek dinlediğim şarkılardan. yola çıkış şarkım bu sanırım(: geçmişte bir tanıdığım ökseye (öyle ökeseki kurtuluş payı oldukça düşük) takılmaya doğru giderken bir reklama takıldığı söylemişti. meşhur markanın reklamı her yerde iken  katılım sloganı bizimkinin hayatına yol vermiş. yemek yerken su içerken vs bu cümleyi tekrarlıyormuş. insanoğlu işte kendine herşeyden pay çıkarır(: unutmadan reklam sloganı ''İmpossible is nothing''  , markayı burdaki en önemsiz ayrıntı söylemiycem(: ve sonucu merak edenler ökseye takılmadı!!!
ee o zaman sözü uzatmadan garbage den geliyor((:




If I am silent then I am not real



Eğer sessizsem gerçek değilim



If I speak up then no one will hear



Eğer konuşursam kimse duymayacak



If I wear a mask there's somewhere to hide



Eğer maske takarsam saklanacak bir yer vardır



Silence is golden



Sükût altındır



I have been broken



Kırıldım



Safe in my own skin



Kendi bedenimde güvendeyim



So nobody wins



Bu yüzden kimse kazanmaz



If I raise my voice



Eğer sesimi yükseltirsem



Will someone get hurt?



Birileri zarar görecek mi?



And if I can't feel then I won't get touched



Ve eğer hissedemezsem etkilenmem



If no truths are spoken then no lies can hide



Eğer hiçbir gerçek konuşulmazsa hiçbir yalan saklanamaz



Did you hear me speak



Konuştuğumu duydunuz mu?



Do you understand



Anlıyor musunuz?



Did you hear my voice



Sesimi duydunuz mu?



Will you hold my hand?



Elimi tutacak mısınız?



Do you understand me?



Beni anlıyor musunuz?



Won't someone listen



Birileri dinlemeyecek mi?



Nobody gets in



Kimse içeri giremez



My body's a temple



Vücudum bir tapınaktır



But nothing is simple



Fakat hiçbir şey basit değil



Silence is golden



Sükût altındır



I have been broken



Kırıldım



Something was stolen



Bir şeyler çalındı

Safe in my own skin

Kendi bedenimde güvendeyim

katılmıyorum değil, katılıyorum ve karışıyorum(:

herşeye yeni anlamlar yükleyince kendi sözlüğümün anlamları tasvir etmem uzun oluyor(: sıkılsamda üzülsemde isyanım göklere ulaşmıyor, yağmur yağdırmıyor, kimsenin başına şimşekler yağmıyor(: uzun kelamların kısası şu olmalıydı belki de kimseye olaylara kızamıycak kadar kendimdeyim...

ve artık biliyorum ki annem haklı, ben babamın kızıyım(: bunu ona asla itiraf etmiycem yine de.  son savaş olmasada bir direniş başlatıyorum şu ara. ve kalıcı başarı için uzun sürmeli bu direniş. yeni yollara düşebilmek için bazı düzenlemeler gerekli. yarım kalan şeyleri, ya direk kapatmalı ya da düzenleyip kapatmalı... yeni zaferler istiyorum ben, geçmişte yaptıklarım ile oynamak değil. hatıralar için erken. varlığımın kapsadığı daha çok şey olsun istiyorum. uçsuz bucaksık okyanuslar değil, derinliği olan bir göl olmalı... basit olamam ama sade olabilsem güzel olacak yaf bence(: arınsam elimden kolumdan bacağımdan.

ne kendimi kandırabilirim, ne başkalarının avuntularını dinleyebilirim. çok sevdiklerimde beni tanıyanlarda söylese olayların öznesi ben isem avutulmayı sevmiyorum. sarılmak güzel, dünyaya birlikete de sövelim ama teselli cümleleri istemiyorum. geçer, sen neler yaptın bana en yavan gelenler. sözü söyleyen çok önemsediğim biriyse tamam koltuklarım kabarıyor, ama istediğim bu değil. kendi yargımalarımda oturumlar dışa kapalı. hayatın beni mahrum bıraktığı zaten çok şey var, birde ben kendime ceza veriyorum istediğim şeyleri yapamadığım için.
ne ceza ne mükafat dönemi bu... yola çıkma zamanı, gölgelikte sürdüğüm sefa yeter... her zaman inandığım arada dile getirdiğim üzere ilahlaştırmak için değil, insanlaştırmak için!!! benli cümleleri kurarken zafer hatıraları değil, hatalar olmalı düşüncelerde. insan neye ulaştığını, açıklarını kabullenmeli. insansın yok ki ötesi bunun. asla mükemmel olmayacaksın. bunu bil ki kendin hata yaptığında başkalarına gözterdiğin toleransı kendinde gör. amaç affedilmek değil başkaları tarafından bu sadece tema belki(: , kendini affedememek mesele. haklı olup yoksunluğunu hissediyorsan haklı olmak çokta karlı değil ha? hatalarım madalyam olamıycak kadar ham henüz. inanmaya, idol arayaşına, kendime yakın birileri bulup sığınmaya ihtiyacım yok. inandığım çok şey var, örnek aldığım tavırlar var ama şahıs yok, sesimi duyanlar var hiç çaba harcamadan...
putlara ihtiyacım yok. yıkılcak sembollere hele hiç. maddenin sıvı hali daha iyi. öz hacim dış hacimden daha önemli... korkmayın sayısalcı değilim, gayet eşit ağırlıkçıyım((: hayatın terazinde kendimi tartıyorum sadece...