Çarşamba, Mayıs 12, 2010

gemilerde talim var...


                   geçmişte devamlı hareket halinde olduğum için sabit duran yavaş hareket edenlerle konuşamazdım. tercihi değil, denk gelmiyorduk. bir parkta koşmaya çıktığınızı hayal edin, belli bir tempoda ilerlerken önünüzden koşup geçen yada sizle yakın koşan mı dikkatinizi çeker yoksa arkada kalan, bir bankta oturan insan mı?
ömüze bakıyoruz ne yaşarsak.

                ben artık yürüyorum. ve oturan insanlarında farkına varıyorum ve yavaş yürüyenlerin. bazen her koşan benden hızlı geliyor. koşanlar benden ilerde gibi... oturanlar ise merak uyandırıyor neden yarış dışı kaldı ya da naden havlu attı, neyi seyre daldı, neyi bekliyor, durduğu yer çok mu güzel? yani oturanları daha çok merak ediyorum. bu nedenlede geçen sene farkettiğim üzere sade olanla basit olanı karıştıyorum. koşmayı bildiğim için hareket edenleri anlamam daha kolay. hareketlerinden daha rahat anlıyorum. ama oturanlar... onun basit yada sade olduğunu bilmiyorum. küçük mü kalmak istiyor? büyümemek çok şey kapsamamak kendi seçimi mi? ya da büyüyebilceğinin farkında mı değil? belkide e şıkkı cevap; öyle bir yapısı yok, sadece çok naif.

         bazı gemilerin kaptanları bir liman arıyor. buldukları limana sığınıyor ve o çok meşhur lafın üzerine gemi batarken en son kaptan terk ediyor gemisini. hepimiz kendi hayatımızın kaptanıyız. kimimiz ilk limana demirliyor, kimi okyanusta kayboluyor, kimi demir almayı unutuyor olduğu yerde hareket ettiğine inanıp, karaya değil denize bakıp hayale dalıyor, kimi kaptan kaptan olduğundan habersiz kendini ko-pilot sanıp beyaz elbiseli kaptanını bekliyor gemisinde... benim gemim seyahat gemisi sanırım. ya karaya oturcam bir gün ya kurtarılamayacak kadar eskiycem, sahipsiz bir gemi olucam. bir liman özlemi çekiyor muyum? evet zaman zaman. konaklamayı isterdim.ancak keşfedilecek sahilleri düşünürken kendimi demir almış buluyorum. sanırım dünya turumu tamamlamalıyım ha?

ne demişler büyük büyük düşünürler her seçiş, bir kaybediş... seçtiğimden memnunum, elimde başka seçenek olmadığından değil. gitmek daha zor benim için, kalmaktan. kaldığında en kötü şartlarda iken bile ertesi gün ne yaşıycağnı biliyorsun. oysa giderken ihtimaller denizine yelken açıyorsun, yeni denizler okyanuslar keşfediyorsun... biliyorum biliyorum serseri ruhluyum vs vs... bir yanım arsız bir hırsız hayata karşı bana verdikleriyle yetinmeden yeni fırsatlar derdin de, diğer yanım sokak çalgısı olan bir çingene gibi başına buyruk, bir yanım ise salon leydisi gibi burnu havada alıştığı tatları kokuları arıyor... eh kolay bir karışım sayılmaz, beni anlayanı daha bir seviyorum bu nedenle ((: