size bir sır vereyim; düşünebiliyorum. hatta bu yetimi konuşmadan önce yapıyorum(: tanrım ben insan olmamalıyım. hem düşün, hem düşünerek konuş... vay be! başımla ilgili algım şaç rengimden, canım saçlarımın dalgalı mı yoksa düz mü olmalı kaygısından fazla. hayır, sarışın değilim. sanılanın aksine sarışınlarla ilgili bir çekememezliğimde yok ama benzetmeyi severim. mesela benim ülkem arada sarışınlık yapıyor. bakın mütevaziyim de, arada dedim. ama mükkemmel olduğum iddiasında bulunmıycam korkmayın. hayattan beklentim hep fazla neyseki öyle hemen oldum vs vs diyenlerden değilim.
dünden beri seyre bakıyorum. malum dünkü olaylar halkımı vatan millet sakarya aşıkıyla doldurdu. hemen öfkeli nidalar göğe ulaştı. evet, yapılan çok büyük bir insanlık suçu. ama canım milenyum yıllarında elini kolunu sallaya sallaya yapılan bu saldırı için hangi ülke nasıl bir rahatlıkta olur? ona bu güveni veren nedir? şimdi biraz soru sormaca oynayalım. cevapları siz bulun. kusura bakmayın o kadar iyi niyetli, yardım sever değilim ben. uğraşmadan elde edince zaten kalıcı olmuyor, bir kulaktan dediğim ötekinden çıkı veriyor. boşa yorulmak istemem. hiç tarzım değil... ben iyi öğrenci, kötü hocayımdır en baştan söyleyim.
neyse sorulara dönelim. ha ne demiştik? teknoloji çağında bu eylem nasıl bir rahatlıkla her gün yapar gibi yapılır? upss..! zaten her gün yapıyolar değil mi? sonra saldırı oldu tamam saldıran adamlar (adam diyorum dikkatinizi çekeyim, çoğu yerde olduğu gibi köpek vs ya da sana köpekte denmez köpeklere hakaret gibi gibi ucuz hitap yollarını kullanmıyorum. zaten bir an önce insanlığın yapabilceği kötülükleri kabul etsek daha gerçekçi olur bence.) nerde yetişti? a-ha aynı havayı solumuşuz, aynı karasuralarında bulunmuşuz lan. sonra saldırı amacı ne mesela? ya da canım ülkemin sevgili bizden büyüklerinin tavrı? maden kazalarına kader diyenler elbette bu konuda şahane cevaplar vericektir değil mi? bu kadar soru yeter. cevapları bulursanız ya da cevabımsı bir şey , lütfen beni rahatsız etmeyin. ben buldum cevapları...
dünden beri etrafıma büyüyen gözlerimle bakıyorum. gözlerim büyüdü çünkü hayret içindeyim. tamam canım bende bu vatanın evladıyım alışkınım vatanımın sarışın ruh hallerine. ama yine de tepki mi engelleyemedim. çoğul bir düşünce eyleminde bulunuyoruz ya, tabi hayrete düşerim. mesela ardı ardına gelen ırkçı tepkiler var. düşün ki HİTLER in yazılı beyanlarına ulaşılmış her elden paylaşılıyor. geçmişte okunup okunmadığı merak uyandırıyor tabi birde. vahiy gibi herkes biliverir oldu. o beyanlarda neler var neler... tüylerim dile geldi ayakta protesto etti valla. bildiğin insanlığın yüz karası faşişt darbeler savunuluyor. halbuki Almanya da emekçilere yapılan, yine bu düşüncelerin uzantısı ırkçı saldırılar şuan bu beyanları paylaşan ellerin sahibi ağızlarca önceden düne benzer tepkilere neden oluyordu. sanırım artık olmaz. neo-nazileri anladık bu sayede. hatta üstelik hakta verdik baksanıza. içten içe tanıtıyoruz bu adamların düşünce şekli bu diye. bu bir çelişki midir??? bence hemde en babasından bir çelişki... sonra hemen bayrak fotoları gündemde. olup olmadık yerlerde önümüze çıkıyor, düşünüyorum öyleyse varım deniliyor. Rendekar bu lafınla insanlığın başına dert açtın ya... her yerde var olma çabası insanı şaşkına çeviriyor. ani tepkiler bu yüzden bölünüp işe yaramaz oluyor. milletim gazını böyle atıp sonraya bir şey kalmıyor. poff diye sönüveriyor insanlarım. ta ki bu tepkiden daha sert bir şey olana dek... aynı hareket aynı tepkiyi uyandırmıyor zira. bu nedenle alıştık ya biz düşünce suçlularına, yakılan kitaplara, şiddete siddetle karşılık vermeye... sonuçta bayrak piyasası yine hareketlendi dostlar. bir seçimler bir galyana gelen halk birde maçlar... bayrakların kullanım alanı belli bizde. ha bir de her yerde israil ürünlerin isimleri var. bunları kullanma diyor herkez. istenildiğinde yabancı ürünlerin kullanımı hemen farkedilip, o ürünler gayet çabuk tespit ediliyor. tamam küçükte olsa tepki vermek, işe yaradığnı hissetmek güzel. orda savaş olurken sen yatağının konforunun hazımsızlığını hissetmeden uyumana yardımcı olabilir. tepki ver ama anlık olmasa... ürünlere bakınız hele bir ne görceksiniz? size torpil hadi buraya kadar üşenmeden okuduğunuz için, teşekküre gerek yok adil biriyimdir(: o ürünler baya baya içimizde. bazılarının ikame ürünü yok hatta. neden çünkü benim canım ülkem üretimden yoksun. yabancı malları trend vs sebeplerle ithal etmek , diğer ülkelerin -şuan herhangi bir fiziksel saldırısı- olmadığından onları gönül rahatlığıyla kullanmak... aklınızdan geçen soruyu duyar gibiyim. bakalım tahminim doğru mu? evet bende o ürünlerden kullanıyorum çünkü bu sistem öyle bir yakana yapışmış ki kirlenmemek elde değil. bu cevap kaçış mı geliyor size. dön etrafına bak derim o zaman. yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı tarzı kaç ürün bulucaksın. bildim mi? kendi ürünlermiz yok, üretim yok, kamu malları açık artırmalarda müzayede gibi satılmakta. hoş uzun zamandır kullanılmadığından ve kuruluşundan
bu yana güncellenmediğinden tarihi eser niteliğinde zaten.
sonuç olarak tepki duyun. lafım yok buna. olay tepki duyulmayacak gibi değil zaten. sadece bu tepkinin kısa süreliliğine ve şekline diyceğim var benim. yani tepki duy ama lütfen efenim rica edecem düşünme kabiliyetim ana haber bültenlerinde gözüne gözüne sokulanlardan olmasın. müdahalenin ilk etkisiyle şoka girip feryat figan bağırma ve bunuda düşünme ya da duyarlılık olarak algılama. siyasetin Olimpos gibi ulaşılmaz erişilmez bir yerde senden farklı üstün kişilerce yapıldığını düşünme. oy kullanarak vatandaşlık haklarının bittiğini düşünme. çok sevdiğim bir dostum ile zamanında konuştuğumuz üzere siyaset tam içinde. öyleki sokakta dilenen birine verceğin tepki siyasete bakış açını belirleyebiliyor. görmezden gelmen, bu hallere ben düşmen demen, ya da vicdan sızısıyla acıman. ne seni yoldan geçen her kişiden farklı kılar ne o insanı dilenmekten alı koyar... ve süresi saman alevi gibi veyahut aniden çakan ampul ışığı gibi olmasın. düşünce anlık bir dürtü değil alışkanlık olsun. düşünmeden konuşmak övünülcek bir şey değildir. tolere edilebilir. ama ben tolere ederken başkalarının aksine şu sebeple yapıyorum; anlık bir dürtüyle yaptığın düşünce eyleminin hamlığı olarak gördüğüm için, söz söylemekten korkma ki tepkilerin artsın, tarışmalara gir ki düşüncen üretime dönüşsün. özetle düşünmeyi teşvik etme amacı güdüyorum. ve bu sayede bir şeyin daha farkedilmesini umuyorum tepkilerin fiziksel şiddet içerikten uzaklaşmasını... iş o noktaya gelmeden yapılcak o kadar çok şey var ki ah bir farketsek, çok mu zor? kendi içimize dönsek ruhumuzu beynimizi düşüncelerimizi keşfetsek... fiziki görünümün, etin kemiğin ardına bakıp görünenden arınsak... zor biliyorum, yılların alışkanlığı birden bırakılmaz, hele birde düşünmeme öğütleniyorsa... ama zor da olsa ben istiyorum. ve inanıyorum ki değişim kutsaldır.
düşüncelerin sık kullanılanlarınızda yer alması, düşünmenin alışkanlık yapması dileğimle...